top of page

Romantik İlişkilerde Reddedilme Duyarlılığı: Bağlanma ve Belirsizlik Arasında Sıkışan Zihnimiz

İlişkilerde yaşadığımız kaygılar, bazen bizi bir labirentin içinde kaybolmuş gibi hissettirir. Partnerimizin bir sözü, sessizliği veya belirsiz bir davranışı, zihnimizde fırtınalar koparabilir: "Acaba beni sevmiyor mu? Reddediliyor muyum?" Bu korku, bazılarımız için geçici bir endişeden öte, ilişkilerin temelini sarsan bir gerçek haline gelir. Peki bu duygu neden ortaya çıkar? Bunu nasıl yönetebiliriz?

Bu yazımızda, bağlanma teorisi, duygu düzenleme ve belirsizliğe tahammülsüzlük penceresinden romantik ilişkilerimizi neye göre kurduğumuzu, yaşadığımız ilişkisel sorunların olası nedenlerini ve daha sağlıklı ilişki kurabilmek için geliştirebileceğimiz becerileri birlikte keşfediyoruz!

 

Bölüm 1: Bağlanma Teorisi – İlişkilerimizin DNA’sı

İçinde bulunduğumuz hayat hem bir sürü belirsizliği hem de keşif alanını barındırır. Hepimiz Dünya’ya geldiğimizde bu belirsizliklerde bize rehberlik edecek, güvenilir, sıcakkanlı bakımverenlere ihtiyaç duyarız. Hayata dair her şeyi onları gözlemleyerek öğreniriz.Bakımverenlerimiz bizimle ne kadar tutarlı, güvenli bir ilişki kurarsa, Dünya’nın güvenli ve keşfedilebilir bir yer olduğuna dair inancımız o kadar artar. Ancak, eğer ihtiyaçlarımız tutarlı bir şekilde karşılanmazsa, kendimizle ve diğerleriyle güvensiz bir bağ geliştiririz ve bu durumu bizim için önemli olan herkesle kurduğumuz tüm ilişkilere yansıtırız.

John Bowlby’nin 1960’larda ortaya attığı bağlanma teorisi, insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan güvenli bir bağ kurma ihtiyacını açıklar. Bebekken bakım verenimizle (genellikle anne) kurduğumuz ilişki, yetişkinlikteki romantik partnerlerimizle olan bağlarımızın temelini oluşturur. Mary Ainsworth’un ünlü "Yabancı Durum" deneyi, bağlanma tarzlarını açıklamaktadır. Deneyde bebekler gruplara ayrılarak annelerinden kontrollü bir şekilde ayrılmış ve bir yabancı ile aynı odada bekletilmiştir (Bartholomew & Horowitz, 1991).Bu deneyin sonucuna göre, bebeklerin annelerinden ayrılıp bir yabancıyla karşı karşıya kaldıklarında verdikleri tepkiler üzerinden bağlanma tarzları temel kategorilere ayrılmıştır. Bağlanma stillerinin temelini atan bu çalışmanın ışığında Hazan ve Shaver (1987), yetişkinlikte bağlanma stillerini üç temel kategoriye ayırmıştır:

1. Güvenli Bağlanma:

• Anneden ayrıldığında üzülen ve biraz kaygılanan ancak döndüğünde sakinleşen bebekler. Genellikle çocuklukları boyunca duygusal ihtiyaçları bakımverenleritarafından tutarlı bir şekilde karşılanmış kişilerdir. Kendilerini ve diğerlerini “sevilebilir” ve “değerli” olarak görür, çevreleriyle güvenli ilişkiler kurabilirler (Bartholomew & Horowitz, 1991). Kıskançlık, terk edilme korkusu gibi duygusal dalgalanmalar yaşamazlar (Hazan & Shaver, 1987).

• Yetişkinlikte: Partnerine güvenen, çatışmaları yapıcı şekilde çözen, duygularını açıkça ifade edebilen bireyler.

• Örnek: Eşi ile tartıştığında bunu bir felaket olarak kabul etmeyen, duygularını ifade edebilen, gerektiğinde sınırlarını koyabilen ve onunla uzlaşabilen bir eş.

 

 

2. Kaygılı-Kararsız Bağlanma:

• Anne odadan çıktığında yoğun stres yaşayan, döndüğünde ise hem ona sarılmak isteyen hem de öfke gösteren bebekler. Bu kişilerin genellikle çocuklukları boyunca çok tutarsız ebeveynlik tarzlarına maruz kaldıkları ve ebeveynleriyle iletişim kurabilmek, onlara uyumlanabilmek için yoğun kaygıyla hareket ettikleri bilinmektedir.

• Genellikle başkalarının duygularını düzenleyen ve aşırı memnun edici davranan, sınır koymakta zorlanan bireylerdir. Çalışmalar, bu bireylerin partnerlerinin en küçük ilgisiz davranışlarını bile terk edilme işareti olarak yorumlama eğiliminde olduğunu ortaya koymuştur (Mikulincer & Shaver, 2003).

• Yetişkinlikte: Terk edilme korkusuyla takıntılı davranan, ilişkide sürekli güvence arayan, duygusal dalgalanmalar yaşayan bireyler.

• Örnek: Partneri mesajına 10 dakikada cevap vermediğinde "Bana olan ilgisi azaldı, ilişkimizde kesin bir sorun var." diye panikleyen bir sevgili.

3. Kaçıngan Bağlanma:

• Anne ayrıldığında tepkisiz kalan, döndüğünde iletişimden kaçınan ve annelerini protesto eden bebekler (Bartholomew & Horowitz, 1991). Genellikle çok derin bir terk edilme korkuları vardır ve kendilerini korumak için ilişkilenmekten kaçınırlar (Bartholomew, 1997).

• Kaçıngan bağlanma stiline sahip kişiler, başkalarına güvenmekte zorlanır ve romantik ilişkilere dair olumsuz beklentilere sahiptir, başkalarıyla samimi ilişkiler kurmaktan kaçınırlar (Sümer & Güngör, 1999). Bir ilişkiye girdiklerinde, partnerlerine yakın olmakta zorluk çekerler (Gürbüz, 2016).

• Yetişkinlikte: Duygusal yakınlıktan kaçınan, sorunları "pasif agresif" tavırlarla çözmeye çalışan, özerklik odaklı bireyler.

• Örnek: Tartışma sırasında "Sorun yok" deyip odadan çıkan, ancak içten içe öfke biriktiren ve öfkesini içe atan bir partner.

Romantik ilişkilerde bağlanma araştırmaları, kaygılı ve kaçıngan bağlanan bireylerin, reddedilme duyarlılığını daha yoğun yaşadığını gösteriyor (Turhan, 2023). Peki bu nasıl gerçekleşiyor?

Bölüm 2: Reddedilme Duyarlılığı – Zihnimizdeki Alarm Sistemi

Toplumda kabul görmek hepimiz için çok önemli bir ihtiyaçtır ve bireyin “kendilik gelişimi” üzerinde koruyucu bir etkisi vardır. Hayatımızda önemli bir yere sahip insanlarla yaşadığımız ilişki problemleri, hem yaşamımıza uyumlanma sürecimizi hem de başkalarıyla kurduğumuz bağı sekteye uğratabilir. Toplumda kabul görmeme, yani reddedilme durumu ise kişinin kendini değersiz hissetmesine neden olabilir (Erözkan, 2007).

Reddedilme duyarlılığı, bireyin belirsiz ya da nötr durumları otomatik olarak reddedilme olarak yorumlama eğilimidir. Bu kavram, “reddedilme olasılığına karşı endişeli bir beklenti, belirsizlikleri tehdit gibi algılama ve bu algıya karşı aşırı tepki verme” şeklinde tanımlanır (Downey & Feldman, 1996).Bu hassasiyete sahip bireyler, özellikle sosyal ilişkilerde kendilerini ifade etmekte zorlanabilirler; çünkü zihinleri olası bir reddedilme durumuna karşı sürekli tetikte çalışır (Romero-Canyas & Downey, 2005). Erken dönemde ebeveynlerinden gördükleri tutarsız ve değişken yaklaşımların bu eğilimin temelinde yer aldığı düşünülmektedir (Downey & Feldman, 1996).

Reddedilme duyarlılığı yüksek bireyler, ancak reddedilmeyeceklerinden emin olduklarında bir ilişkiye girmeyi tercih ederler. Aksi takdirde, duygusal yakınlıktan kaçınabilirler (Varol, 2019). Ayrıca, partnerlerinin ne hissettiğinden emin olamadıklarında ya da ilişkide anlaşıldıklarını düşünmediklerinde kendilerini ifade etmekte tereddüt ederler (Erözkan, 2007).

🧠 Günlük yaşantıdan örnekler:

• Partneriniz yoğun bir iş gününden sonra sessiz kaldığında, bu sessizliği “Artık beni sevmiyor” şeklinde kişiselleştirmek.

• Arkadaşınız bir planı iptal ettiğinde, bunu “Beni önemsemiyor” şeklinde yorumlamak.

 

Neden Bazılarımız Daha Hassas?

Araştırmalara göre bu eğilimin kökeni genellikle çocuklukta yatıyor. Ebeveynlerinden zaman zaman sevgi görüp zaman zaman ilgisizlik yaşayan çocuklar, büyüdüklerinde belirsiz durumları tehdit olarak algılamaya daha yatkın hale geliyor. Bu da beynin korku merkezi olan amigdalada daha yüksek aktivasyona yol açabiliyor (Downey & Feldman, 1996).

 

Kadınlar Neden Daha Hassas Olabilir?

Araştırmalar, reddedilme duyarlılığı söz konusu olduğunda cinsiyetler arasında çarpıcı bir fark olduğunu gösteriyor. Örneğin, reddedilme duyarlılığı ve bağlanma stilleri üzerine yapılan bir çalışmada katılımcıların %37’si yüksek reddedilme duyarlılığı gösterdi ve bu grubun %68’i kaygılı veya kaçıngan bağlanma stiline sahipti. Aynı çalışmada, kadınların ortalama reddedilme duyarlılığı puanı erkeklerden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (Turhan, 2023).

Peki neden?Kadınlar, ilişkideki sessizlikleri, geri çekilmeleri ya da belirsiz mesajları daha kolay “reddedilme” olarak algılayabiliyor (Ayduk, Downey & Kim, 2000). Bu durum, duygusal tepkilerinin hem yoğunluğunu hem de hızını artırabiliyor.Bazı araştırmacılar, bu farkın evrimsel kökenlere dayandığını (Leary, 2001), bazıları ise toplumsal rollerin kadınları daha fazla “ilişki odaklı” olmaya teşvik ettiğini öne sürüyor (Gugova & Heretik, 2011; Simpson, 1990).

📌 Sonuç mu?Kadınlar ilişkilerde daha yüksek bir duygusal alarm sistemiyle hareket edebiliyor. Bu durum onları hem daha duyarlı kılarken, kimi zaman daha kırılgan da yapabiliyor.

 

Bölüm 3: Duygu Düzenleme – İlişkilerdeki Gizli Kahraman

Duygu düzenleme, hislerimizi sağlıklı şekilde yönetme becerisidir. Sağlıklı duygu düzenleme becerileri, romantik ilişkilerde çatışmaları azaltır ve ilişki memnuniyetini artırır (Gross, 2015). Ancak, duygu düzenleme güçlükleri yaşayan bireyler, ilişkilerde daha fazla sorunla karşılaşabilir (Mikulincer & Shaver, 2003).

Özellikle kaygılı ve kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, duygu düzenleme konusunda daha fazla zorluk yaşarlar. Kaygılı bağlananlar duygularını aşırı ifade ederken, kaçıngan bağlananlar duygularını bastırma eğilimindedir (Mikulincer & Shaver, 2003). Bu durum, ilişkilerde iletişim sorunlarına ve duygusal mesafenin artmasına yol açabilir (Gross, 2015).

Çalışmamızda, duygu düzenleme becerisi düşük olan katılımcıların reddedilme korkusu puanlarının diğerlerine göre yaklaşık 2.3 kat daha yüksek olduğu gözlemlendi. Bu bulgu, duyguları yönetmedeki zorlukların, ilişkilerde yaşanan korku ve güvensizlikleri doğrudan artırdığını ortaya koyuyor (Turhan, 2023).

Araştırmanın Kritik Sonuçları:

• Kaçıngan Bağlanma & Duygu Bastırma: Kaçıngan bireyler, duygularını bastırdıkça reddedilme korkusu artıyor (Fraley, 2019). Örneğin, partnerinin eleştirisine içten içe öfkelenen ancak “Sorun yok” diyen biri, zamanla ilişkide güvensizlik hissediyor.

• Kaygılı Bağlanma & Aşırı Tepki: Kaygılı bireyler ise duygularını kontrolsüzce dışa vuruyor (Mikulincer & Shaver, 2003). Örneğin, partnerinin geç mesaj atmasını” kesin aramızda bir sorun var” diyerek ağlayarak karşılamak, ilişkide kısır döngü yaratıyor.

Bölüm 4: Belirsizliğe Tahammülsüzlük – Zihnimizdeki Karanlık Senaryolar

• Belirsizliğe tahammülsüzlük, bir durumun sonucunu bilememekten kaynaklanan rahatsızlık ve kaygı hissidir. Bu duygu, özellikle ilişkilerde belirsiz mesajlar veya net olmayan durumlar karşısında yoğunlaşabilir. Örneğin:

• Partneriniz “Bugün konuşmamız lazım” dediğinde, zihniniz “Kesin benden ayrılacak!” diye karanlık senaryolar üretmeye başlar.

• İş görüşmesi sonrası cevap beklerken, “Kesin başarısız oldum” diye düşünürsünüz.

• Belirsizliğe tahammülsüzlük, reddedilme korkusunu doğrudan tetiklemiyor gibi görünebilir. Ancak bu durum, özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip kişilerde, geçmişte yaşadıkları reddedilme deneyimlerini belirsiz anlarda daha sık hatırlamalarına neden oluyor. Yani, belirsizlik tek başına korkuyu yaratmasa da,geçmişteki yaralarımızla birleşince, duygusal alarm sistemimizi daha kolay tetikliyor (Turhan, 2023).

• Örnek Vaka: Duygusal Dalgalanmalar ve Yanlış Anlamalar


Elif ve Can uzun süredir beraberler. Can bazen iş yoğunluğundan dolayı Elif’e mesaj atmayı unutuyor ya da biraz mesafeli davranıyor. Elif ise bu sessizliği hemen “Beni sevmediği ya da ilgilenmediği için iletişimini kısıtlıyor” şeklinde yorumlayabiliyor. Zihninde geçmişte yaşadığı reddedilme anıları canlanıyor, bu da endişe ve güvensizliğe yol açıyor. Can ise Elif’in tepkilerini anlamakta zorlanıyor ve duygularını göstermekten kaçınıyor. Böylece aralarındaki iletişim giderek zorlaşıyor.

 

Peki İlişkide Yaşadığımız Güçlüklerle Nasıl Başa Çıkabiliriz? : Çözüm Önerileri – İlişkileri Onarmanın Bilimsel Yolları

• Duygu Düzenleme Becerilerini Geliştirin


Duyguları fark etmek, tanımlamak ve yargılamadan izlemek sağlıklı duygu düzenlemenin ilk adımıdır.

• Mindfulness Meditasyonu: Duyguları yargılamadan gözlemlemek kaygılı bağlananlar için faydalıdır.

• Bilişsel Yeniden Çerçeveleme: “Reddediliyorum” yerine “Belki şu an stresli olabilir, bana verdiği tepkinin başka bir açıklaması olabilir” gibi düşüncelere odaklanmak.

• Bağlanma Tarzınızı Keşfedin

• ECR-R Testi: Bağlanma stilinizi bilimsel olarak belirleyin (Brennan et al., 1998).

• Terapi Desteği: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve psikodinamik terapi gibi terapi yaklaşımları, bağlanma kaynaklı kaygıların azaltılmasında etkilidir (Turhan, 2023).

• Belirsizliği Kabullenin

• Açık İletişim: Partnerinize “Bu davranış beni endişelendiriyor, konuşabilir miyiz?” diyerek belirsizliği birlikte aşabilirsiniz.

• Çalışmada, duygu düzenleme eğitimi alan katılımcıların reddedilme korkusu puanlarında %41 azalma gözlenmiştir (Turhan, 2023).

 

• Sonuç: İlişkiler Bir "Öğrenme" Sürecidir

• Bu çalışma, reddedilme korkusunun kökenlerini anlamada önemli bir adım olmuştur. Unutmayın: Bağlanma tarzınız bir kader değil. Duygularınızı yönetmeyi öğrenmek, belirsizliğe alan açmak ve sağlıklı iletişim kurmak, ilişkilerinizi dönüştürebilir.

• "Güvenli bir bağ, iki insanın birbirinin yaralarını sarmak için el ele vermesidir."

• 💬 Eğer bu yazıda kendinize dair bir parça bulduysanız, yalnız değilsiniz. Duygusal tepkilerimizi anlamak, çoğu zaman içinden çıkamadığımız ilişki döngülerinin anahtarıdır. Bu yolculukta bir terapistten destek almak, hem kendinizle hem de başkalarıyla kurduğunuz bağı daha sağlam ve şefkatli hale getirebilir. Değişim, anlamayla başlar — ve her anlam çabası, iyileşmeye bir adım daha yaklaştırır.

• 📝 Not: Bu yazı, Bengisu Turhan’ın “The Association Between Attachment Styles andRejection Sensitivity in Romantic Relationships” başlıklı yüksek lisans tezinden derlenmiştir.

• 

 

• Kaynakça:

• Ayduk, Ö., Downey, G., & Kim, M. (2000). Rejection sensitivity and depressivesymptoms in women. Personality and Social Psychology Bulletin, 26(3), 368–377.

• Bartholomew, K., & Horowitz, L. M. (1991). Attachment styles among young adults. Journal of Personality and Social Psychology, 61(2), 226–244.

• Brennan, K. A., Clark, C. L., & Shaver, P. R. (1998). Self-report measurement of adultromantic attachment: An integrative overview. Attachment theory and closerelationships, 46–76.

• Downey, G., & Feldman, S. I. (1996). Implications of rejection sensitivity for intimaterelationships. Journal of Personality and Social Psychology, 70(6), 1327–1343.

• Erözkan, A. (2007). Reddedilme duyarlılığı ve kişilerarası problem çözme. Eğitim Araştırmaları Dergisi, 27, 67–78.

• Fraley, R. C. (2019). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change.

• Gross, J. J. (2015). Emotion regulation: Current status and future prospects. Psychological Inquiry, 26(1), 1–26.

• Gugova, T., & Heretik, A. (2011). Rejection sensitivity and gender differences in adolescents. Studia Psychologica, 53(2), 147–158.

• Hazan, C., & Shaver, P. R. (1987). Romantic love conceptualized as an attachmentprocess. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.

• Leary, M. R. (2001). Interpersonal rejection. Oxford University Press.

• Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2003). The attachment behavioral system in adulthood. Handbook of Attachment, 2, 387–407.

• Romero-Canyas, R., & Downey, G. (2005). Rejection sensitivity and the rejection-hostility link in romantic relationships. Journal of Personality, 73(1), 61–82.

• Simpson, J. A. (1990). Influence of attachment styles on romantic relationships. Journalof Personality and Social Psychology, 59(5), 971–980.

• Sümer, N., & Güngör, D. (1999). Yetişkin bağlanma stilleri ölçeğinin Türk örnekleminde psikometrik değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Dergisi, 14(43), 71–106.

• Turhan, B. (2023). The Association Between Attachment Styles and Rejection Sensitivityin Romantic Relationships (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

• Varol, S. (2019). Reddedilme duyarlılığı ve romantik ilişkiler. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 9(53), 28–35.

 

 Uzm. Psk. Bengisu TURHAN

Yorumlar


bottom of page